15 Ekim 2012 Pazartesi

"Farklılık ve Farkındalık"


Çalışılan iş yerlerinde, özellikle de kurumsallaşmış firmalarda oturmuş bir sistem vardır. Çalışanlar dahil oldukları şirket bünyelerinin mevcut sitemlerine genelde uyum sağlamak yükümlülüğü altındadır.

Eskiden bazı iş yerleri kendilerini kamuya, yeniliğe açık bir yapıdaymış gibi gösterseler de; aslında kalıplaşmış düzenlerini yıkmamak için, çalışanlarının sundukları yeni düşüncelere olumsuz bir bakış açısı sergileyebiliyorlardı. Günümüzde ise artık hemen hemen tüm firmalar değişimi, ilerlemenin bir parçası olarak kabul etmiş durumdalar. Gündeme baktığımızda da ilerleme adına yapılan değişimlerin çoğunu rahatça görebilmemiz mümkündür. Firmalar yayınlamış oldukları iş ilanlarında, başvuruda bulunacak adaylar için minimum deneyim süresi gibi bir kriter eklemiş olsalar da; etkileyici bir sunuma sahip olan özgeçmiş ve ön yazı ile başvuru yaptığınız takdirde, istenilenlere sahip olmamanıza rağmen sizin başvurunuz da yetkililerce değerlendirmeye alınabiliyor. Bu sebeple başvurularda kendinizi farklı ve etkileyici bir şekilde göstermeniz çok büyük bir önem arz ediyor.

Sonraki adım olan mülakat aşamasında da görüşmeyi gerçekleştiren yetkiliye; kendinizi iyi ifade edebilmeniz, dinamik ve yaratıcı bir yapıya sahip olduğunuzu gösterebilmeniz gerekiyor. Kimi zaman görüşmeyi gerçekleştiren şirket yetkilisi, görüşmelerde adayı daha iyi tanıyabilmek ve aday hakkındaki görüşlerini daha doğru belirleyebilmek adına, bireyi çeşitli denemelere tabii tutabiliyor. Bu denemeler ise kimi zaman proje bazlı bir yarışmadan oluşurken; kimi zaman ise şirketin dahil olduğu sektörü kapsayan, herhangi bir problemin çözümü için kısıtlı zamanda yaratıcılığınıza ve hızlı karar alabilmenize göre seçimlerin yapılacağı bir testten oluşabiliyor.

Önemli olan; binlerce yıldızın arasında, en çok parlayan yıldız olabilmek. Yani herkesten farklı olabilmektir.Farklı olabilmenin yolu ise bence farkındalıktan geçiyor. Siz, artılarınızın ve eksilerinizin farkında olmazsanız; ne artılarınızı ilerleterek nasıl sunabileceğinizin yolunu, ne de eksilerinizi tamamlayarak nasıl artıya dönüştürebileceğinizin çözümünü bulamazsınız. Sizin dönüştüremediğiniz bu eksi yönleriniz, rekabet halinde bulunduğunuz diğer adaylar için bir fırsat olup, size karşı kullandıkları artılar haline dönebilir.

Dinamik ve yenilikçi bir sistemin farkında olduğunuz ve bu sisteme dahil olabildiğiniz taktirde bir yol katedebilirsiniz. Bunun için mevcut bir ürünü kökten değiştirmeniz de gerekmiyor. Hem bu maliyetsel açıdan da zorlayıcı olabilir. Önemli olan, ürünün sunum şeklini geliştirebilmektir. Yani inovatif düşüncede olarak bunu kullanabilmektir.
Örneğin; eğer bir üretici ya da bir tasarımcıysanız, tercih edilen taraf olabilmeniz için yaratıcı olmak zorundasınız. Bunun için piyasaya sunulacak olan ürünün; ihtiyaçları ne şekilde karşılayabileceğine, kullanım rahatlığı için pratikliliğine ve halk tarafından anlaşılabilirlik düzeyine dair belli başlı temel konulara hakim olmanız gerekmektedir.

Son olarak söyleyebileceğim şudur ki:  Mevcut sistemde aranılan ve tercih edilen biri olmak istiyorsanız; yapılması gerekenler bana göre aslında oldukça kısa ve basit:

  •   Kendinizi çok iyi tanıyın; artı ve eksilerinizin “Farkında” olun!
  •   Farkında olduğunuz artı yönlerinize, hayal gücünüzü de ekleyerek yeni fikirler üretmeye çalışın ve rakiplerinizden “Farklı” olun!


ÖNSÖZ

Tecrübe dediğimiz kavram zamanla kazanılan ve şekillenen bir oluşum aslında. Her yaşanılan durum, bizi bir ileri basamağa taşıyan kariyer adımlarımızı oluşturmakta.

Çoğu şeyin teknik detaylarını ve teorik açıklamalarını öğrensek de, bu öğrenilenleri pratiğe dökmeden olaylar üzerinde hakimiyet kurabilmek pek de mümkün olamıyor. Nasıl çocukken ocağın sıcak olduğuna ve dokunmamamız gerektiğine dair uyarılmış olsak da, uyarının gerçek olduğunu elimizi değdirip yakmadan kabullenemiyorsak; deneme yanılma yöntemiyle teorik bilgilerimizi pratiğe dönüştürmeden ve hatalar yapmadan da alabileceğimiz geri bildirimlerin ne şekilde olacağını bilemeyiz.

Her şeyden önce kabullenmemiz gereken bir gerçek var. Bu da “Kimsenin her şeyi bilemeyeceği” gerçeğidir. Zaman ilerledikçe ve insanlar arası etkileşimler arttıkça bugün kabullenilen bir olay ya da durum, ertesi gün değişebiliyor. Tarihte bile kesin denilen olaylar yeni bulgularla değişebiliyor. Eskiden bir odanın tamamını kaplayan bir bilgisayar, günümüzde avucumuzda taşınabilir halde. İstersek örnekleri elbette çoğaltabiliriz; fakat özetlemek gerekirse her geçen gün çoğu alanda ilerlemeler oluyor. Bu da demek oluyor ki yenilenebilme ve farklı düşüncelere açık olabilme özelliklerine sahip olmak; mevcut bilgilerimizle yeni öğrenilenlerin kıyaslamasını yaparak bir kanıya varabilme olgunluğuna sahip olmak gerekiyor.

İşe alımlarda bile, adaylardan artık farklılık ve farkındalık aranır durumda. Önemli olan geçmiş tecrübelerimizden ziyade; sizin bu tecrübeler neticesinde ne gibi edinimler elde ettiğiniz ve bunu ne şekilde ifade edebildiğiniz.

İlerleyen yazılarımda ben, yaşamış olduğum iş tecrübelerimden, katılmış olduğum CEO, danışman, koç gibi mevkilere sahip tecrübeli yöneticilerin sunumlarını sergiledikleri seminer, kongre, sempozyum gibi faaliyetlerden öğrendiklerimden, okuduğum ve konular üzerinde arkadaşlarımla beyin fırtınası yaparak farklı bakış açılarını öğrenme imkanını bulduğum konulardan yola çıkarak sahip olduğum naçizane düşüncelerimi sizinle paylaşacağım...

Sevgiler, Saygılarımla…