Çoğu zaman çelişkiye düşüyor insan. Kalıplaşmış çelişkilerin
yanında hiç emsalini görmediği ikilemler arasında kalabiliyor.
Aslında bunun oluyor olmasına da çok şaşırmamak gerekiyor. “İnsan”
ın içinde olduğu bir mevzu da aksi olması şaşırtmalı zaten. Düşüncelerimizle,
hislerimizle ve yaşadıklarımızla yalnız olduğumuz gerçeği; her birey için
varolan kesin bir gerçeklik. Durum böyle oluca da farklı farklı yaşantılar
izliyoruz hayat dediğimiz perdede. Farklı yaşantılar kimi zaman bir noktada
kesişiyor. Her birey kendi yaşantısını kabul ettirmeye çalışınca da; seyre gelin
cümbüşü...
Elbette her birinin kırıcı tartışmalar olmasından
bahsetmiyorum. Beyin fırtınası da birden fazla kişiyle yapılınca, fikir
çatışması olabiliyor mesela. Aynı kitabı okuyan, aynı yemeği yiyen, aynı denize
giren kişiler bile, aynı olan bu olayları farklı farklı hissetip
anlatabiliyorlar birbirlerine. İşte bu noktada “Farklılık” giriyor hayat
sahnesine. “Farklılık” dahil olduğu anda senaryomuza, her bireyin karakterinin “farkındalığı”na
varıyoruz .
Aslında bu senaryonun özeti; bir özetinin olmadığı. Unutmamak
lazım ki; bizim için olan özetler başkaları için bir başlangıç olabilir. Her karakterin
senaryomuza dahil oluşuyla da filmin akışı zamanla değişecektir.
Senaryomuzun bir mantığı var elbette. Bence bu da; akışını
değiştiremeyeceğimiz bir hayata karşı aksi yönde kulaç atmaya çalışmamamızdır.
Bırakın hayatın akışına kendinizi. İşte o zaman dans etmeye başlayabilirsiniz
ve senaryonuzu zorlanmadan, büyük bir zevkle yavaş yavaş da olsa şekillendirebilirsiniz...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder